19 Nisan 2015 Pazar

İSPANYA

Merhaba, bugünkü yazımda erasmus yaptığım sırada ziyaret ettiğim ikinci ülkem olan İspanya'dan bahsedeceğim. İlk önce Aralık gibi Barcelona ve Ocak ayında da Madrid'i ziyaret ettim. Tabi bu kadar her köşesi ayrı güzellikle dolu bir ülkenin her bir köşesini görmek lazımdı ama benim zamanım ve bütçem bu kadarına yetti.

BARCELONA

Barcelona'yı duymayanınız yoktur. Gaudi'nin masal şehri. Ben Christmas'a yakın bir zamanda gitiiğim bu şehri çok beğendim. Her köşesinden ayrı bir güzellik fışkırıyordu. Her gezginin hayatında mutlaka en az bir kez gitmesi gereken bir şehir.
Tabi güzelliğinin yanında ucuz da olmayan bir şehir Barcelona. Ben yaklaşık 2 ay öncesinde Porto'da Ryanair'den gidiş geliş 36 euro'ya uçak bileti aldım. Ryanair'i duymayanınız varsa Avrupa içinde birçok noktaya ucuz (ucuz derken gerçekten çok ucuz tam bir öğrenci dostu) uçuş sağlayan İrlanda havayolu. Aslında bakarsanız 36 euro pahalı bile çünkü Madrid'e bulduğum uçak bileti fiyatını duyunca kulaklarınıza inanamayabilirsiniz :) .Daha sonra Hostelworld'den ayarladığım gecelik 5 euro 8 kişilik yatakhaneli hostele rezervasyon yaptırdım. Evet hostel Barcelona standartlarında inanılmaz ucuz ama öyle kötü falan da değildi. Hatta bir 3 arkadaş gitmiştik ve odada sadece biz vardık.Ayrıca lokasyon ve ulaşım olarak da kolay bir yerdi.Hazırlıklar tamamlandıktan sonra kendimi Barcelona'da buldum.Aralık ayında gitmeme rağmen hava fena değildi.
Peki Barcelona'da neler yapılır? Aslında bu şehirden ne beklediğinize göre değişir fakat bu şehirde herkes için yapcak bişey var.
Sagrada Familia, benim de en çok merak ettiğim ve gidince de bayıldığım bir yer.Ama giriş ücretli ve düşük bütçeli bir seyahat planlıyorsanız çok da gerek yok içini ziyaret etmeye.
La Rambla Caddesi, İstanbul'un İstiklali uğramadan olmaz.
Mercat de La Boquera: Fotoğraftaki rengarenk içeceklere bakınız.Mutlaka gitmek istiyceksiniz.
Park Güell, Barcelona'yı tepeden izleyebileceğiniz insanın içini açan bir park.
Casa Mila, tasarımı çok orjinal ve farklı. Eve girmeseniz de dışardan bir fotoğraf çekmeyi sakın ihmal etmeyin.
Nou Camp Stadyumu: Barcelona Takımı'nın resmi stadyumu, ben futbolla biraz ilgili olduğumdan bu yeri çok sevmiştim hatta içindeki mağazadan da Barcelona'yla ilgili ufak tefek şeyler aldım.
Picasso Müzesi, sanata ilgili olanların kaçırmaması gerekn önemli bir yer.
Peki Barcelona'da ne yenir ?
Tapas. Aslında ana yemekten çok aparatif tarzı bir şey.
Mercat de La Boquera'da çeşit çeşit tropikal meyveler ve ilginç yiyecekler bulabilirsiniz hem de çok uygun fiyatlara.







18 Nisan 2015 Cumartesi

PORTEKİZ

Portekiz, benim ilk göz ağrım. Seyahat ettiğim ve yaşadığım ilk yabancı ülke. Aradan 3 koca yıl geçmesine rağmen hala anılarım taptaze.Bu ülkeye ilk geldiğim hiç yabancılık çekmedim o kadar samimi bir yerdi ki hemen alışıverdim. İlk 3 hafta Erasmus Dil Kursu için Castelo Branco adında küçük bir şehrinde yaşadım. Portekizce zor bir dildi ama yine de böyle bir tecrübeyi imkanı olan herkesin edinmesi gerektiğini düşünüyorum. Daha sonra esas okulumun olduğu yer olan Portekiz’in 
ikinci büyük şehri Porto’ya geldim. Küçük, sakin ama bir o kadar etkileyici bir şehir.   



















PORTO 



Peki ya yemekleri? Yemek konusunda hiç zorluk çekmedim. Genelde evde yemek yaptığım zamanlar.Pingo Doce adında aradığınız herşeyi bulabileceğiniz bir süpermarketten alışveriş yapardım.Eğer fazla para harcamak istemiyorsanız bu yolu tercih edebilirsiniz. Fakat Portekiz diğer Avrupa ülkelerine göre ucuz sayılabileceğinden restoranda da yemeği tercih edebilirsiniz. Özellikle Santa Catarina Caddesi’nde, Douro Nehri kenarında bir çok yer bulabilirsiniz. Size önerebileceğim lezzetler ise : Eğer domuz eti yiyebilirim diyorsanız, Francesinha.

Balık sevenler için Bacalhau 
Tatlı sevenler için Pastel de Nata Ve alkol kültürü olanlar için Douro Nehri kenarında tadabileğiniz dünyaca ünlü Porto Şarapları.

















LİZBON 



Evet Porto’yu çok sevdim, orası benim evim, yerim, yurdum her şeyim oldu. Fakat Portekiz’i sadece Porto’ya indirgemek büyük bir haksızlık olurdu. Öyle güzel bir şehir var ki bu güzel memlekette senelerdir hasretiyle yanıp tutuştuğum, bir sonraki buluşmamızı dört gözle beklediğim bir yer. Lizbon.. Okul gezisiyle gittim oraya, ama öyle çok sevdim ki. Gezdiğim sokaklar, yediğim yemekler, dinlediğim müzikler hala kulağımda.Burası Portekiz’in başkenti. Ama öyle bildiğimiz büyük sıkıcı başkentlere hiç mi hiç benzemez. Dar sokaklaı, tarih kokan yapıları, Atlantik Okyanusu’ndan gelen deniz kokusuyla bambaşka masallardan fırlamış bir yer. Ve bu şehirde görülecek öyle çok yer var ki, birkaçından bahsetmek istiyorum. Benim favorim Erasmus Corner. Bairro Alto bölgesinde. Her gece birçok farklı ülkeden gelen erasmus öğrencilerinin toplanıp doyasıya eğlendiği güzel vakit geçirebileceğiniz bir yer. Belem Kulesi olmazsa olmazlardan, sonra sahil boyunca yürüdüğünüzde şehrin bir başka önemli simgelerinden olan Kaşifler Anıtı’nı göreceksiniz.Jerenimos Manastırı da o bilgede tarih ve farklı mimarideki kliseleri görmek isteyen kişiler için tavsiye edebileceğim bir yer. Buranın İstiklal Caddesini merak edenler içinse verebileceğim isim Augusto Bulvarı, ara sokaklardan birinde yine tarihi bir asansör göreceksiniz. Bununla Lizbon’a tepeden bir bakış atabilirsiniz. Evet bu kadar çok bahsettikten sonra sizin de seyahat listenizde üst sıralarda yer aldığını biliyorum. Peki ya yemekler? Lizbon’un da bu konuda Porto’dan aşağı kalır yanı yok.

 Sardalya, evet bildiğimiz Sardalya bu ama bir de orda denemelisiniz. Çok farklı ve lezzetli. 
Ahtapot Salatası, İlk defa yedim ve gerçekten denemeye değer.
Feijoada, bence farklı lezzetlere açık olmak gerekir, sonuçta hayatınızda kaç defa Lizbon’a gelip bu yemeyi tadabilirsiniz ki.
Pastel de Belem, tatlı sevenler için unutmadan söyleyeyim. Aslında bu Porto yazımda bahsettiğim Pastel de Nata’nın aynısın farklı isim versiyonu.Ama bunu mutlaka Antiga Confetitaria’da yemeniz gerek. Belem bölgesinde.Üşenmeyin gidin bulun ve yiyin pişman olmazsınız.
He bir de Fado dinlemeden gelmeyin :)